20 Kasım 2009 Cuma

Yapanla bakan - kibirle kin.

Eşya yapanın kibri vardır. Eşyaya öylece bakanın ise kini.

Yapamamakdan gelen kindir bu, yapıcının kibrini hissedikçe bakan, tenine işlemiş kin kanatmaya başlar. Hem içe doğru hem de dışa.

Yapan bu kanı görmeyebilir. Zira kibir kör edicidir. Kin ne kadar göz açarsa, kibir o kadar kapatır. Yapan görmedikçe bakanın kibri yön bilmeden çağlar.

Şiddet arttıkça körlüğün devam etmesi ihtimali azalır. Elbet bir noktadan sonra yapanın yüzüne kan sıçrayacaktır; kibir sonsuza kadar boşluğa çağlamaz ki.

Dünyanın halini her yönden eksik bulmuş, bu eksikliğe bakarak, bu eksiklikte var olarak yaşamanın tek doğru olduğunu düşünen erbap ikisini de ayıplar, herkese şefkat önerir. Vazgeçmek ve şefkatle dolmak merhemdir. Çile kurtuluştur. Cesare'nin yorgun genç adamları gibi tepelere çıkmak, yarı soyunup güneşe yatmak, kendini ışığa bırakmak kurtuluştur.

Gel gör ki kurtuluş önermek, yol göstermek içinde de kibir salınır. Büyük vazgeçmek büyük yapmaktır.

Yapmakla bakmak arasında bir üçüncü şık yoktur.

Ama bir üçüncü şık arayışında yapmakla bakmak arasında sürekli gidip gelir bazen insan. Gidip geldikçe öğrenir, gidip geldikçe kibirle kin arasındaki perde geçirgenleşir. Anlamak orda başlar. Sonra büyük yazarın dediği gibi affetmek.

Varsa kurtuluşa benzer bir şey perdenin geçirgenleşmesine tahammül edebilmek değil midir? Ağırlıklardan kurtulmakdır yani bilgelik. Yaşamamak değil.

Ne kibirden ne kinden korkmamak o zaman.

Cennet anahtarı simulasyonu.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Şeytanın dili.

Profesörün birinden dinledim. Eski bir Yunan hikâyesinde kadının birinin içine şeytan giriyor. Kadın Ermenice konuşmaya başlıyor. Şeytanı çıkarması için Ermeni papaz arayıp buluyorlar, zira şeytanın dilini bilen biri lazım.

Meğer Ermenilerin hikâyelerinde şeytanlar Arapça, Arapların hikâyelerinde şeytanlar İbranice konuşurlarmış. Bu sarmal böyle döne döne gidermiş.

Lakin en yakınındaki öteki kavmi şeytanlaştırmak için şeytanlı masallara ihtiyaç yok hiç. Kavimcilik mikrobu her an her yerden pörtlüyor, diş gösteriyor, umut kırıyor. İşte şu oynaşlı meclisimizde kaç gündür konuşulanlar. İnsana dilini konuşturmamak ne demektir kardeşim, hangi vicdana sığar bu? İşte vicdanı yemişse bu mikrop derinden derine, ya da oturmuşsa minik vicdanın üzerine en öküzünden bir şeytan, sığıyor.

En büyüğünden bir exorcist lazım.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Leonard, yer değiştirelim lütfen!

Çalışıyorum bilgisarın başında. Gecenin bir yarısı. Arkadaşlık etsin diye Leonard Cohen playlist'i yaptım Youtube'da.

Ama olmuyor. Leonard'ın beni aşağıladığını, yaptığım işi değersizleştirdiğini hissediyorum. Yahu yaptığım şey onunkinin yanında ne kadar sıkıcı, ne kadar vasat, ne kadar gereksiz.

Koca bir güzelliğin ortasından, bana, bu zararsız çöle el sallıyor.

Olmuyor Leonard abi. Ayıp ediyorsun. Hem de çok.