4 Kasım 2011 Cuma

Kendi kendini teskin ederdi Tezer.

Kahve içip, pasta yiyiyorsun. Üstüne bunları yaparken elinde Tezer Özlü var.

Demek ki memlekete henüz faşizm gelmemiş.

Garson kızın gözleri büyük, kapkara. Göz göze gelince geriliyorsun. Böyle gerilmek iyidir.

Demek ki memlekete henüz faşizm gelmemiş.

Dışarı baktığında yorgun insanlar görüyorsun. Tezer Özlü'nün Kafka'nın evinin önündeki yorgun gözleri geliyor aklına.

Demek ki memlekete henüz faşizm gelmemiş.

(Bu ne biçim yazmaktır? Yandan yemiş Yılmaz Özdil misin?)

Aha kendi kıçına güldün işte.

Eh demek ki memlekete henüz faşizm gelmemiş.


3 Kasım 2011 Perşembe

Tivi'deki polis muhabiri hiç susmaz.

Sizi bilmem ama ben televizyonda şu polis-savcı kökenli, tek ağızdan konuşan, muktedir-sever yeni nesil yorumcuları-stratejistleri görmekten fena halde bıktım.

Habire konuşuyor, habire kavga ediyor, sektirmeden toplum mühendisliği yapıyorlar. Gerçi öyle sığ öyle düzler ki koca memleketi nasıl böyle tefe koyup çalıyorlar anlaması zor.

Ama içimdeki bulantı hissi bu yüzeysellikten değil, naklen toplu vicdansızlık gösterisinden. Bu büyük toplum mühendislerini her gün her kanalda aralıksız izlemek zorunda kalmaktan. Hiç üşenmeyip Stv'deki dizilerden alamadığımız eksik bilgileri tamamlıyorlar. Allah razı olsun. 

Bir de burunları nasıl havada. E olmasın mı, konu Fenerbahçe olsa bile, bully tabiatlı pek maskülen spor yorumcuları M. Baransu'nun ağzının içine bakıyor. Hahaayt.

R. Ozan, N. Alçı'yı falan da unutmayalım tabii bu zevatın yanında.

Arkadaşım bir kanala da çıkmayıversinler, bir tartışmaya da bunlar çağrılmasın! A olur mu, onların özel kontenjanları var halkımızın kalbinde.

Açın kardeşim, dizi mizi açın, maç açın, fashion tv açın.