26 Ocak 2012 Perşembe

Kaypaktır pişmanlık.

Bir İsrailli psikanalist "Almanlar soykırımdan ötürü Yahudileri asla affetmeyecektir" demiş, yarayı tersten dikizle apaçık etmiş. Travmanın yaratıcısının travmadan bağımsız olduğunu düşünmek zaten abes, esas onun kurbanına öfkesinin daim olduğunu görmek gerekiyor.

Pişmanlık sadece naif değil biraz kaypak bir sözcük de demek ki. En çok bir yılma-yorulma halini anlatıyor. Zaten, güç ondayken zalim pişmanlıktan çok unutmaya eğilimli. Unutmak iktidarın, pişmanlık zayıflığın dili.

Bir zamanlar hukuk'a inanırken pişmanlık'a inanmak da mümkündü.

(Ne yani? Bu sabah sinizmlerinin bir anlamı olmalı.)

20 Ocak 2012 Cuma

Küçük Prens ve Türk astronom.

Saint Exupery'deki Nasrettin Hoca etkisi ne kadan hoş:

"Küçük Prens'in geldiği gezegenin B612 asteroidi olduğuna inanmam için ciddi nedenlerim var. Bu asteroid teleskopla ilk kez 1909'da bir Türk astronomu tarafından görülmüştü. Bu adam o zaman, bir uluslararası astronomi kongresinden büyük bir ispat gösterisi yapmıştı. Ama kostümünden dolayı ona kimse inanmadı. Büyük insanlar böyledir işte.

Neyse ki B612 asteroidinin ünü kurtuldu; bir Türk diktatör idam cezası tehditiyle halkını Avrupalı gibi giyinmeye zorladı. Astronom 1920'de ispatını yeniden ve çok şık bir kostüm içinde yaptı. Bu kez herkes görüşünü kabul etti."

13 Ocak 2012 Cuma

Reyhan Alkıvılcım'ın çığlığı.

"Kasım ayı sonunda Ankara’da Odak Dergisi okurlarına yönelik baskında gözaltına alınarak tutuklanan öğrencilerden Reyhan Alkıvılcım, tutuklu olduğu Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nden yazdığı mektupta, “Sesimize ses olun. Bizler bu ülkenin gençliğiyiz. Gençlik gelecek demektir. Gençliği hapse atılmış bir ülke ne kadar gelişip ilerleyebilir?” dedi.

Reyhan Alkıvılcım, 7 arkadaşı ile birlikte 29 Kasım 2011 tarihinde Ankara'da yapılan ev baskınları sırasında gözaltına alındı ve "örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklandı. Akkıvılcım, Odak Dergisi’ne yönelik operasyonda tutuklanan öğrenciler arasındaki Meltem Tuna ile birlikte Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutuluyor. Akkıvılcım, ANF’ye ulaşan mektubunda, bugün cezaevlerinde 500 öğrencinin olduğunu hatırlatarak destek istiyor:

Mektupta şunlar ifade ediliyor:

“Ben Reyhan Alkıvılcım. Pamukkale Üniversitesi Felsefe bölümü 3.sınıf öğrencisiyim. Duyduğunuz, okuduğunuz üzere son zamanlarda yüzlerce öğrenci gözaltına alınıp tutuklandı. Baran Nayır, Ali Deniz… Şeyma… Ben de yüzlerce öğrenci gibi tutuklandım. Hem de Hopa davasından tutuklanan öğrencilerin tahliye olduğu hafta.

Ben Denizli'de devlet yurdunda kalıyordum. Vize sınavlarıma çalışmak için arkadaşlarımda kalmaya gitmiştim. Sınavlarıma bir haftadan daha az bir zaman vardı. Hepimiz sınav stresiyle uyumaya çalışıyorduk. Sabahın altısında eve polisler geldi. Kamerayla birden benim kaldığım odaya girip hiç bir gerekçe belirtmeden ''arama'' yapmaya başladılar. Beni gözaltına alma emrini daha önceden aldıkları belliydi fakat bu bana tam ev arandıktan ve beni götürmelerine yakın söylendi! İkametgahım olan Ankara'ya götüreceklerdi. Arkadaşlarımın evinde bilgisayarıma, telefonuma ve flash belleklerime el kondu. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla da Ankara'da ailemin yaşadığı eve de aynı saatlerde girilmiş. Bilgisayara, film ve müzik cdlerine, okul için kaynak kitaplarıma ve romanlarıma bile el konulmuş, ailem huzursuz edilmişti. Misafir kaldığım öğrenci evindeki arkadaşlarım huzursuz edildiği gibi.

Benim gibi Bolu'dan, Eskişehir'den Ankara'ya getirilen 3’ü öğrenci 6 arkadaşım daha vardı. Bir hafta önce de Kocaeli'de öğrenci bir arkadaşımız daha tutuklandı. THKP-C Direniş Hareketi'ne üye olduğumuz iddia ediliyor. Bizler izinli, yasal, vergisi ödenen aylık çıkan ODAK Dergisi okurlarıyız. ODAK Dergisi çeşitli aydınların, yazarların yazılarının yayınladığı, ezberci eğitim sistemine alternatif sorgulayan, tartışan, eşit, parasız anadilde eğitim sistemini savunan,gündemi tartışan, yolsuzluğa, yoksulluğa, haksızlığa ve her türden gericiliğe karşı olan bir dergidir.

Salı günü sabah otobüsler ikametgahım olan Ankara'ya getirildim. Gözaltı süresi uzadıkça uzadı. Cuma sabahı savcılığa ifade vermek üzere 6 arkadaşımla götürüldük. Savcı bana ''1 Mayıs'a katılmışsın, 12 Eylül darbesiyle asılan Teğmen Ömer Yazgan'ın mezarını ziyaret etmişsin'' dedi. Evet, 1 Mayıs devletin resmi bayram ilan ettiği bir gündür. Darbe sonucu idam edilen insanlarında mezarını ziyaret ettim, Katıldığım hiç bir miting, anma töreni yasadışı değildir, dedim ve diğer arkadaşlarımla beraber mahkemenin verdiği kararla tutulandım. Ankara Sincan Kadın Kapalı Hapishanesine getirildim. Hopa davasından tutuklanan öğrencilerin tahliye edildiği hafta bizler yasal olan miting ve anmalar gerekçe gösterilerek örgüt üyeliğinden yargılanıyoruz. Hapishanelerde tutuklu bulunan 500 öğrenciye bizler de dahil olduk.

Devletin kendinin bayram ilan ettiği 1 Mayıs İşçi Bayramı yasa dışı mı oldu? 12 Eylül'de asılan insanların mezarlarını ziyaret etmek yasa dışı mı? Başbakan Erdal Eren'in mektubunu okudu,mecliste ve gözleri yaşlı şekilde okudu hem de… Üstüne üstlük darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren'in yargılanacağını söyledi. Başbakan yapınca yasal, bizler yapınca mı yasadışı oluyor? 1 Mayıs bayramdır ama katılırsanız görürsünüz gününüzü demek mi oluyor tüm bunlar?

Birlikte getirildiğim Gazi Üniversitesi 4, sınıf Felsefe bölümü öğrencisi Meltem Tuna ile birlikte kalıyorum. Meltem'de diğer arkadaşlarım gibi bu yıl mezun olacaktı. Ben de seneye mezun olacaktım. Eğitim hayatımızdan mahrum bırakıldık. Yaptıklarımız yasadışı gibi gösterilmeye çalışıldı. Bizler gibi birçok öğrenci şuan eğitimlerine devam edemiyor ve hapishanelerde tahliye olacağı günü bekliyor. Sizin aracılığınızla sesimizi duyurmak istiyoruz. Sesimize ses olun. Bizler bu ülkenin gençliğiyiz. Gençlik gelecek demektir. Gençliği hapse atılmış bir ülke ne kadar gelişip ilerleyebilir? Sizlerin bu anlamda desteğini bekliyoruz. Tüm tutuklu öğrenciler adına teşekkür ediyorum…”

ANF NEWS AGENCY