7 Haziran 2009 Pazar

Yargıcı'yı Anadolu'ya napsak da getirsek?

Bugün şahane sabah mahmurluğumu doya doya yaşarken, beni hoppadanak kendime getiren bir haber gördüm Sabah gastesinde. Sabah gastesinin ekonomi sayfasında.

Yargıcı mağazalarının sahibi Emir Yargıcı diyor ki, bizim kitlemiz büyük şehirlerde, 20 mağazamız var, bundan sonraki mağazaları da muhtemelen Paris ve Londra'da açacağız.

Maşallah efendim, başarılarınızın devamını dileriz.

Beyfendi burada durmuyor ama, ekliyor: "Anadolu'daki alışveriş merkezlerinde olmak isteriz ama ne zaman Anadolu'daki insanlar günde 4 tane espresso içmeye başlar ancak o zaman Anadolu'da olmayı isteriz."

Oh yeah! Yakışıklı Emir Bey'in tercihleri, life-style'ı, kanunları var. Dört espresso, Avrupai bir yaşam biçiminin istiaresi olsa gerek. Anadolu eşikler atlamalı ve çok başka çok Avrupalı bir şeye dönüşmeli ki, Yargıcı mağazaları Anadolu'ya açılabilsin. Emir Bey bize derdini anlatıyor gayet başarılı bir şekilde. İnsan ister istemez, keşke Atatürk bir de kahve devrimi yapsaydı diye düşünmeden edemiyor.

Züppeliğin bu kadar açık tezahürlerini görmek çok eğlenceli. O kadar şahane bir dangalaklıkla ifade edilmiş ki insan kızamıyor bile.

2 yorum:

shadowboxer dedi ki...

evet keşke kahve devrimi de yapsaymış.. kıçımı dayadığım bohem hayattan "4 espresso çarpıntı yapar ayrıca ben latté severim" diye düşünürken "öte yandan yargıcı'nın koleksiyonlarını da çok severim" diye eklemeden edemiyorum. dediğiniz doğru, Avrupai bir yaşam biçiminin istiaresi bu, kast edilen kahve içmeleri değil insanca yaşar bir hale gelmeleri ve bence bozkıra ait o tatsız görüntüden çok daha güzel olurdu bu.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

yorumu garipsedim. ama diyecek sözüm yok. espressoya devam.

aklıma yargıcı kelimesi takıldı. röportajda sözcüğün hakkı verilmiş. ancak bu vurdumduymaz güvenle bu kadar yargı'cı olunur. züppeliğin hakikatten şüphe etmemekle ve kişinin kendi yargısına duyduğu sonsuz güvenle alakalı olduğunu daha önce hiç düşünmemiştim.