11 Şubat 2010 Perşembe

Amerika VI - Dating.

Amerikalıların Avrupalılardan pek farklı olduğu aşikâr. Bu farklılığın en ilginç tezahürü hep söylendiği gibi politikada değil, gündelik hayatta galiba. Amerikalıların (en azından orta ve üst sınıfların) dehşete düşürecek şekilde mekanik bir beden-kişisel ilişki-sosyal hayat algısı var. Programlama, takvim oluşturma, bütçe tutma gibi gündelik hayatı disipline eden pratikler burada almış başını gitmiş, sıradan hayatın en derinine işlemiş. Böyle olunca bir şeylerin sürpriz olması, doğaçlama gerçekleşmesi ihtimali olabildiğince azalmış. Her şeyin "management"ının kral olduğu bir ülkeden söz ediyoruz işte.

Bunun en komik yansımalarından biri sevgililik ilişkilerinde galiba. İnsanların birbirini tanıma, takılma, sevgili olma süreçleri akla durgunluk verecek biçimde kontrollü yürüyor Amerika'da. Mesafeler, süreç içinde sırasıyla yapılacaklar, aşamalar vs bir şirkette işe alım sürecini andırır şekilde belirli ve tanımlı.

Diyelim ben burada bir hatun kişiyle tanıştım ve kendisiyle date edebileceğimi düşündüm. Ondan da aynı sinyali aldım. İlk buluşmada kendisiyle bir şeyler içmeye gidiyoruz ya da yemeğe. Bu aşama olumlu geçerse birkaç gün sonra tekrar görüşüyoruz, her şey olumluysa üçüncü buluşmanın habercisi öpüşme gerçekleşiyor. Üçüncü buluşmanın mekânı ya da sonu iki tarafın evlerinden biri oluyor, yani tenler test ediliyor. (Bu ilk üç aşamayı beş buluşmaya kadar çıkarmak mümkün ama fazlası ı ıh. İmkânsız.)

Tabii ki sürecin ertesinde iki taraf da birbirinin belli ölçütler dahilinde az çok tanımış olduğu için karar veriliyor. "Biraz daha takılabiliriz", "yok kardeşim bu iş olmaz", "bir daha yatsak mı acaba" artık seçme seçilme süreci sizi hangi duyguya götürürse.

Elbette sürecin aşırı mekanikliği karşıdaki insanın tanımlanmasını da ciddi bir mesele haline getirmiş. "Girlfriend" ya da "boyfriend" olmak hiç de kolay değil. Belki de birkaç ay sürecek "dating" sürecinin sonucunu bekleyip görmek gerekiyor. Dolayısıyla "sevgilim" demek ya da denmek ciddi bir meşakkat gerektiriyor, o noktaya kadar "date ettiğim kız" gibi nesnelliği su götürmez bir kavramla idare ediyorsunuz.

İşin bir başka ilginç tarafı da "dating"in pek çok başka eylemle gayet eş düzeyde bir faaliyet gibi görülmesi. Yani koşmak, sinemaya gitmek, dinlenmek, parti yapmak, çalışmak vs ile neredeyse tamamen eş düzeyli bir gündelik hayat aktivitesi bu. Programlamada neredeyse hiçbir önceliği yok. Dolayısıyla da belki büyüden ve romantizmden olabildiğince arındırılmış bir faaliyet. (E kötü bir şey mi bu? Çok da değil galiba :))

Tabii dünyanın her yerinde eş seçme süreçleri bir mekaniğe sahip. Ama sanıyorum Amerika dışındakiler çok daha sürprize açık, aniden yön değiştirebilir, anarşiye daha yatkın yani dolayısıyla daha şiirli imkânlar taşıyorlar.

6 yorum:

ligea dedi ki...

böyle olmak yok, böyle doğmak var.

(bir türlü amerikalılaştıralamayanlardan.)

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

öyle deme ligea, insan alışıyor :)

eren dedi ki...

Ben de bu "dating" meselesini hep bir hobi gibi anlamışımdır. Belirli bir disiplin içinde gerçekleştirilen herkesin her şeyi kontrol altında tutmaya çalıştığı sosyal bir hobi... Kimileri için hobi olan şeyin bazı başkaları için fobi olması da mümkün tabii :)

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

hatta sportif bir aktivite :)

Eleştirel Günlük dedi ki...

Guzel bir izlenim yazisi olmus ellerinize saglik. Daha uzun bir yorumu hakkediyor, borcum olsun...

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Teşekkürler eleştirel günlük. Yorumu bekliyorum ama :)