30 Haziran 2008 Pazartesi

Kadınlara benden bir defter...

Orada burada rastladığım, konuştuğum, gördüğüm--her neyse işte sadece bir tutam iletişime geçtiğim-- kadınları anlattığım bir defter tutuyordum. (İletişim böyle bir şey değil biliyorum) Bu bana pek zevkli bir iş gibi geliyordu. Ana hapsolan, çabucak unutulan imgeye uzunyaşarlık kattığından mı? Sanki.
Ama bu zevkli işin içinde ifşa edilmezse olmaz bir vurgu da vardı. Yalnızlık örten bir şeydi kadınları yazmak. Yalnızlığı örtüyordu zira yazarken onları kendimin kılıyordum. Bir anlık imge; bir küpeye, bir gülüşe, şekilli bacaklara falan duyulan anlık bir odaklanma eklemelerle genişleyen hatta baştaki odağını kaybederek genişleyen ve derken devam ettirilen, yapılan, şekillendirilen bir kadına dönüşüyordu. İçimde bir kadına.
Peki sonra neden bıraktım?
Herhalde yazarak yalnızlığı örtmek en aptalca yalan olduğundan. Her yeni yazılan kadın yalnızlığı hatırlattığından ve hatta koyulaştırdığından.
Yazmak insanı konuşmaz kıldığından.

Hiç yorum yok: