2 Haziran 2009 Salı

Düşünürün biri.

Düşünürün biri üzerine eşitsizlikler inşa edebileceğimiz eşit bir zemin kurmalıyız demiş.

Bana makul geldi.

6 yorum:

Müstear Efendi dedi ki...

"Normal"e ancak uzaktan bakabilen bir coğrafyadan bunu söylemek belki biraz tuhaf olacak ama, zaten "hukuk" bu değil midir? O eşit zemini kurmanın süregiden mücadelesinin adı değil mi hukuk?

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

müstear efendi, bu soruya ilk okuyuşta hak verdim ama sonra hukuk kavramına, ona içkin olmayan bir değer atfederek baktığını, onu ahlakın alanına çektiğini düşündüm. hukuk, bir haklar düzeni evet ama eşit zemin kurma mücadelesinin niye kendisi olsun ki? bir iktidar mücadelesi tezahürü, hatta alanı diyebilirz ona sanki. her gerçekleşmesinde başka edimleri meşrulaştırıyor.

benim bu ifadede ilgimi çeken eşitsizliklerin zihinde ve vicdanda kabul göreceği bir zemini hayal etmesi. sanki bu hayalde huzur var, hem de yalancı olmayanından.

Sokrates'in Yeğeni dedi ki...

Söz konusu ülkemiz ise öyle bir zemin var zaten.

Baksanıza, demokrasi ile yönetiliyoruz. Bizi yönetenleri biz seçiyoruz. Herkesin bir oy hakkı var. Hem sonra kanunlarımızda tüm insanların eşit olduğu yazılı. Yani düşünürün dediği gibi eşit bir zemin zaten var ve üstünde de nice eşitsizlikler kurulu.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Öyle bir zemin var mı hakikaten? Burada referans verilen şey oy hakkı'nın ve fırsat eşitliği'nin ötesinde olmalı.

Bunu, temel gelir tartışmalarında okumuştum. Bu tartışmalar dahilinde bazıları her yurttaşa devlet tarafından belli bir maaş ödenmesini talep ediyor. Benzerini sağlık ve eğitim düzleminde de düşünebiliriz.

Dolayısıyla daha radikal bir eşitlik burada söz konusu olan. Öyle bir zemin ki, vicdan eşitsizlik gördüğünde boynunu bükmeyecek. Üstüne bireye toplumsal ve ekonomik hareket alanı bırakacak, onu kapatmayacak, belli bir hale mahkum etmeyecek.

Tabii zor meseleler bunlar, bir metaforun sırtına binerek ne kadar uzağa gidebiliriz? Bir arpa boyu yol.

Müstear Efendi dedi ki...

Blogger yorumlarını otomatik takip edemediğim için cevabınızı yeni gördüm. İtirazınıza büyük ölçüde de hak verdim. Söylemek istediğimi tam da söyleyemediğimi fark ettim. Haklısınız, hukuku oldukça gevşek biçimde kullanmışım.

Vurgulamaya çalıştığım (ya da şimdi vurgulamayı tercih edeceğim) şey şu: böyle bir zeminin kurulmuş olduğu bir an'dan söz etmek mümkün değildir bence. Bunu süregiden bir mücadele olarak tanımlamak bana daha anlamlı görünüyor. Hukukla kurmaya çalıştığım benzerlik biraz da bu ikiliği ortaya koyabilmek içindi. Hukuk, çoğunlukla yazılı kanunlarla yazılı hâle getirilmeye çalışılır, oysa aslında bu mümkün değildir, çünkü kanun metni değişmese de hukuk değişir; ve bu değişim her zaman -öyle ya da böyle- bir mücadelenin sonucunda ortaya çıkar. Kısaca, eşit zemin kurmanın başarıldığı iddiası ancak kanun yazarak "hukuk"u dondurma çabası olarak görünüyor gözüme. Sanırım iyice karıştırdım, neyse...

Çağan Harun ironi yapıyor herhalde. Yaptığı kısa listeye herkesin boğazda yalı alma hakkı olduğu da eklenebilir muhtemelen.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Müstear efendi, kesinlikle katılıyorum "süregiden mücadele" vurgunuza. Radikal eşitlik sunan bir zemin ancak sürekli devinen, kendini yenileyen bir zemin olabilir gibi.

Çok karışık çok :)