3 Mart 2010 Çarşamba

The Last Station.

Bugün Jay Parini'nin romanından uyarlanan Tolstoy filmini gördüm. Eskiden seyretsem kızacağım, şimdiyse "şeker" bulduğum bir film. Eskiden olsa kızardım, zira Tolstoy'u basitleştirdiğini düşünürdüm. Şimdi şeker buluyorum, çünkü tam anlamadığım şeyleri "derin" bulup kolay söz söyleyenlere kızmanın faydasızlığından bıktım. Rimbaud "kutsal buldum usumun düzensizliğini" diyordu. Bu kutsallığın yıkıcı tehlikesini heyecan veren sihrinden fazla önemsiyorum artık.

Aklımda seneler önce okuduğum, Romain Rolland'ın yazdığı Tolstoy biyografisi var. Katı ahlakçılığından hem etkilendiğim hem korkutuğum bir Tolstoy imgesi var bu kitaptan aklımda. Bu ahlakçılığın yarattığı karanlık bir yüz. (Tolstoy, Dostoyevski gibi değil, romanları çok fikir vermiyor sanki nasıl bir adam olduğuna dair.) Filmde ise "şeker" bir yaşlı adam var. Babacan, komik, olgun ve biraz da safdil. Hani nerdeyse bir Hulusi Kentmen tadı geliyor ağza.

Neyse şu kızmak meselesine döneyim. Malum Jay Parini, Türkçede "Dar Geçitteki Aydın" adıyla yayınlanan Walter Benjamin romanının da yazarı. Yıllarca Benjamin okuması gerektiğine inanmış, elinden geldiğince okumuş, ne kadar anladığını bilememiş bendeniz için tıpkı The Last Station'da hissettiğim şey oldu. Bir tarafım yahu amma basitleştirmiş bu adam koca Benjamin'i hissiyle dolup taşarken, öte yanım Walter'ı yanına yaklaşılabilir kılan, mesela büyük memeli kadınlara tutkunluğunu anlatan, aşklarındaki çocuksu vazgeçmezliğini gösteren bu romanı şeker buldu.

Sorular gani tabii. Bu koca adamlardan neşeli, çılgın, sürprizlerle dolu hikâyeler yaratmak gerekli mi? Yoksa Parini ve benzerleri bunların etrafında oluşmuş haleyi sömürüyorlar mı? Hatta, hikâyeleştirmenin içindeki her şeyi çekilir kılan şeytan bu adamların fikri birikimini gölgede bırakarak bunları poplaştırıyor mu?

4 yorum:

seyyarat dedi ki...

Pop Cultur and Christianity diye bir ders almıştım. Hangi görüşte olursa olsun, hangi mezhepten olursa olsun benim dışımda tamamı Hristiyan olan sınıfın birleştiği konu şu idi: Evet bunlar gerekli.

Ben İsa için bir şey demeyeceğim de senin bahsettiklerin için diyorum işin içine bir "şeker"lik girmesi lazım.

seyyarat dedi ki...

Culture yazamamışım yalnız :) Uykudan o uykudan.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

ya seninkilerin niyeti belli, yaymak anlatmak inandırmak vs de benjamin'i şekerleştirmek daha başka olsa gerek.

seyyarat dedi ki...

Benjamin'i de yaymak lazım ama.