2 Ekim 2011 Pazar

Tv'de uçanlar.

Muhafazakâr kanallarda Cumartesi geceleri geç saatlerde entelektüel muhabbet programları var. Bu talk-show işinin beri yana çevirisinin böyle olması pek güzel. Şikâyet yok, fırsat buldukça seyrediyoruz.

Dün akşam Sadık Yalsızuçanlar'ın yaptığı Açık Deniz programında Semih Kaplanoğlu ve Leyla İpekçi vardı. Kaplanoğlu ve İpekçi ilginç bir çift. Görünür sıfatlarını saysam kolayca ortaklaşırız: Elit, başarılı, sanatçı, vicdanlı, liberal, tasavvufa muhabbetli vs.

Ama beni boğan bir tarafları var. Öncelikle Kaplanoğlu'nun filmlerinden hiç hoşlanmıyorum. Son yıllarda Türkiye sinemasının güzel yükselişinde Demirkubuz'un, Ceylan'ın, Erdem'in yanına Kaplanoğlu'nu yakıştıramıyorum. Sinema dili klişe, zorlama ve en beteri "artiz" geliyor bana.

Tam paralelinde Leyla İpekçi'nin "hikmetli" halinden de yoruluyorum. Bilmiyorum belki de benim geri kafalılığım ama kendisinin her sözüne her davranışına sinmiş çilekeşlik iması gazetelerde televizyonlarda seslenince bana hiç hakiki gelmiyor. Hemen Kral Tv'ye dönmek istiyorum, Serdar Ortaç daha gerçek görünüyor gözüme.

Programda Sadık Yalsızuçanlar da beklenileceği üzere ikiliye katılınca bir hikmet bombardımanına tutulduk. Zaten bilenler bilir, Sadık abimizin "üstad Heidegger" diyeceği noktayı beklemek programı seyrettikçe bir fetiş haline geliyor. O da sağolsun her hafta, Heidegger'den bir şeyler söyleyip, coşkumuzu eksik etmiyor.

Sonuçta hikmet dünyası tanıklıklara ihtiyaç duyuyor, onun için de Doğulu ve Batılı bilgeler kapı önünde zikredilmeyi bekliyor.

Yok, ben seviyorum bu muhabbet programlarını. Ama bir gün, hikmetli söz etmenin ve itirafta bulunmanın gerçek sohbeti öldüren samimiyet görünümlü büyük hainler olduğunu hepimiz anlayacağız ve "o belirli nesne"ye yöneleceğiz. Kurtuluş oradadır.

Al sana bir hikmet de benden. 



2 yorum:

kukuletalı dedi ki...

dün gece o programı ben de seyrettim. semih kaplanoğlu'na dair söylediklerini ben de paylaşıyorum. kendisinde "bizim yaptığımız iş çok başka, daha derin, sizinkiler yüzeysel" üslubu var ve bu beni de biraz rahatsız ediyor. yine de dün akşam evlilik hayatlarını anlattıkları yer ilgimi çekmedi değil. ben leyla ipekçi'deki çilekeşlik haline hiç dikkat etmemişim, ama bana boğucu gelen bir halleri var bu çiftin. tam ifade edemiyorum ama. ondan sonra kanal değiştirdim, başka muhafazakar bir kanal olan 24'teki entellektüel sohbete takıldım. bu tarz ilgi çekici muhabbetlerin sadece muhafazakar kanallarda olması da başka bir mevzu.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

hissimiz ortak. boğucular. ama daha fenası o boğuculukla paralel giden gizemlilik, derinlilik efekti. o noktada boğucu sıfatı yetmiyor.