24 Temmuz 2009 Cuma

Büyük Türk Mimarisi Amasra'daydı.

Büyük Türk mimarisi diye bir şey olmadığını kimse iddia edemez. Memleketin bütün sathını sağdan sola, yukarıdan aşağıya, alt köşeden üst köşeye kaplayan bu şahane mimari abuk sabuk ve ilk başta katiyen uyumsuz görünen beton binalardan oluşur. Ama daha dikkatli baktıkça kendi içinde bir ritmi, enteresan bir uyumu ve en güzeli basbayağı bir kimliği olduğunu görürsünüz. Kanıtı açıktır; bu memlekette yetişen herkes büyük Türk müteahhidinin muhteşem beton yapısını tanır, "Aha burası bizim memleket ulan" derken imkânı yok zorlanmaz.

Biliriz ki memleketimiz halkı "millî" sıfatını çok sever, her yerde arar, bulmak ister. Oysa çok uzağa gitmek gerekmez, işte bu dehşetengiz beton mimari üslubu tastamam millîdir. Taşranın ücra köşesinde, yeni kentleşen bir gecekondu mahallesinde değil sadece; azbuçuk façası düzeltilmiş şekilde burjuva mahallelerinde, büyük kentlerin gözde sokaklarında tür tür örnekleri görülür. Taşrada üç kat ev dikip, birinde kendi oturup, ikisini kiraya veren girişimci büyüyüp Acarkent olmuştur.

(Bu millîliğin tatlı göstergelerinden bir başkası da kent mirasının üzerinden buldozer gibi geçilmesidir. Evet evet, taşranın pek çok kentinde geçmişten kalanın üzerinden buldozer gibi geçmek en şahanesinden millî bir davranıştır. Buldozer millî bir hayvandır ve bizden önce var olan şey neyse artık yoktur, kalmamıştır. Kimi der ki bizim mimarimiz ahşap üzerine kuruludur, ahşap dayanıksızır, yanıp yıkılıp gider; kimine göre sorun gayrimüslim azınlıkların gönderilmesiyle ortaya çıkmış, yapı ustalarının çoğunluğu gayrimüslim olduğu için bu alandaki teknik bilgi sıfırlanmıştır; kimine göreyse bunlar kentleşmenin, göçün olağan halleridir. Açıklamayı uzmanı yapsın, fakat sonuç ortadadır. Mesela bendeniz memleketim Harput'a her gittiğimde göç alan değil boşalmış bir eski kent olmasına rağmen bitmiş tükenmiş bir tarihi "şey" görürüm. 100 yıl önce yoğun yapılaşmış işlek kentin yerinde yeller esmektedir. Birbirinden güzel evler ve sokaklar fotoğraflarda kalmıştır. (Değerli kentim elbett bundan ar etmez, millîliğin gereği neyse onu yapmıştır.))

Büyük Türk mimarisinin son büyük şahaneliklerini ise göçerlik kimliğini artık yazlıkçılıkla değiş tokuş etmiş yüce milletimizin kıyı kasabalarındaki faaliyetlerinde görüyoruz. Deniz kıyısındaki dağların tepesine kadar yazlıklarla doldurmayı görev bilen acar girişimciler ortalarına kaydıraklı havuz ekledikleri apartman komplekslerini ormanların ortasına, dağlara taşlara dikip memleketin teknikte ne düzey geldiğini dosta düşmana gösteriyorlar.

İki gün önce Amasra'da dostu sevindiren düşmanı üzen bu şovun şahane örneklerinden birine şahit oldum. Dünya güzeli, bu inci kasaba ancak büyük Türk mimarisiyle bu kadar başarılı çirkinleştirebilirdi ve tabii acar girişimcilerimiz fırsatı kaçırmamıştı. Küçücük plajına hücum edilen turizm beldesi Amasracıkta eski evlerden eser kalmamıştı. Onun yerine üç dört katlı çirkinengiz beton binalar üst üste bindirilmişti. Lakin bu çok değildi, sadece bunla kalsa razıydık. Fekat kasabanın dünya güzeli yemyeşil dağlarını apartman siteleri süslüyordu ve daha da çok süsleyecekleri belliydi.

Bunlar görünce yine o aptal ve işe yaramaz öfkeyle doldum. Beceriksiz ellerimden bir şey gelmezdi bari bloga yazıp rahatlayayım dedim.

2 yorum:

Müstear Efendi dedi ki...

Yazmak sizi rahatlattı mı, bilmiyorum, ama sabah sabah beni bayağı güldürdü; ellerinize sağlık. Büyük Türk mimarisinin benim ilk farkına vardığım örneği "teneke mimnareli cami" idi. Bir zamanların kena mahallelerindeki bu tuhaf, gecekondumsu yapılar, kentlerin gelişmesiyle iyice şehrin ortasında kalıp oradan geçenlere hüzünlü bir edayla Büyük Türk mimarisini hatırlatırlar. Hacettepe'nin Kurtuluş'taki kampüsünün yakınlarındaki Öğrenci Sokağı denen yerde vardı böyle bir cami. Hâlâ orada mıdır acaba?

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Değerli kardeşim Müstear Efendi,
bizim toplum Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yazılış şekliyle "piratik" bir toplum ve bununla da gurur duyuyor. Siyasetinde de şehirciliğinde de on milyon örneği var bunun ve bazıları kabul edilebilir geliyor bana. Lakin şu orman ortasına kondurdukları havuzlu siteler var ya; orada artık piratiklik de kabul edilebilirlik de kalmıyor. Sonra gelsin Fight Club.