26 Nisan 2010 Pazartesi

Sen, küçük ve sessiz Amalia.

Gece nehir kenarında yürürken bir anda aklıma düştü Amalia. Yataktaki hasta hali, ölümü çağırması, durmadan sayıklaması, küçücük yüzü canlandı bir anda gözlerimin önünde. Hayırdır inşallah.

Büyük romanlar içinde Amalia'nın romanından, yani Italo Svevo'nun Senilità'sından (Yaşlılık-Güçsüzlük, 1898) daha içlisi daha yürek burkanı var mıdır bilmiyorum.

Hayatta başka kimseleri olmayan iki kardeşin, Emilio ile Amalia'nın "arzuları ile kuvvetleri" arasındaki kapanmaz uçurumun trajedisini anlatır Svevo Senilita'da.

Emilio Brentani, 35 yaşında küçük burjuva bir yazar adayıdır. Zamanında bir roman yazmış ama başarısız olmuştur. Devrin romantizmine pek uygun büyük umutları olsa da içine kapalı ve sessiz kızkardeşi Amalia'yla birlikte dışardaki hayatın patırtısının karışmadığı küçük bir hayat sürmektedir. Ta ki "koca mavi gözleriyle güzel sarışın" Angiolina sahneye çıkana kadar.

Svevo'nun tastamam bir femme fatale rolü giydirdiği Angiolina kısa sürede Emilio'nun aklını başından alır ve "erkekleşememiş" bu orta yaşlı çocukta saplantılı bir aşkın doğmasına sebep olur. Roman boyunca bu saplantının tezahürlerini izler, Emilio'nun zayıflığını ve korumasızlığını keşfederiz.

"Ezeli mağlup"um, Emilio'm benim.


Ama nehir kenarında şaşkın aklımı başıma getiren, yüreğimi sızlatan Emilio değil Amalia'dır. Genç kadın abisinin bütün saplantılı aşk gürültüsü patırtısı arasında, Emilio'nun arkadaşı yakışıklı Balli'ye tutulmuş ve içinde yavaş yavaş ümitsiz bir aşk biriktirmiştir. Ama o da abisi gibi yetişkin bir çocuktur. Arzulananın Angiolina olduğu yerde, arzu uyandırmayacak bedeni ve yüzüyle yenilgiye dünden mahkûm bir çocuk.

Svevo, böyle özetlendiğinde fena bir melodram kokan hikâyeyi öyle güzel anlatır ki gençken yaşlı olanların, yetişkinlerin arasında hep çocuk kalanların ve böylelikle yenilmek'ten başka gidecek diyar bulamayan çirkin ama güzel Amalia'ların acısı zihnimize kazınır.

(Not1: Tezer Özlü'nün, Svevo ve Pavese okumak için İtalyanca öğrendiğini hatırladım şimdi.)

(Not2: İtalya'da yaşarken, Svevo'nun şehri ve Senilita'nın mekânı olan Trieste'ye iki kere gittim, sırf Svevo'dan artakalan bir şeyler bulmak için. (Biliyorum, fazlasıyla romantik ve belki biraz da artiz bir davranış, ama insan anlamak ve değer vermek adına pek çok komiklik yapıyor işte.) Ama Emilio'nun sürekli dolandığı Trieste sokaklarında aynı hüzün aynı ağırlık aynı incelik yoktu. Emilio'nun volta attığını tahmin ettiğim sokaklarda habire dolandım, olmuyordu, Trieste başka bir Trieste'ydi. Fakat nasıl bir güzellik işte, bambaşka nehir kenarlarında, bambaşka memleketlerde geliyor aklıma şimdi ve Svevo'nun yarattığı his ölmüyor, benimle birlikte taşınıyor. Varsa büyük yazarlığın kriterleri, biri de bu olsa gerek.)

8 yorum:

aglea dedi ki...

mehmet hayri,

sen yazınca, bu kitabı acilen okumalıyım, bu filmi izlemezsem ölürüm duygusu veriyorsun ya. bu da öyle oldu yine bende. amalia'yla tanışmam lazım. hemen!

ben ispanyolca öğrenmek istiyorum ama yine de.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

aglea, sen boyle dedikce, reklamci olasim geliyor bak :)

hem ispanyolca ile italyancanin arasi iki koy mesafesi, nolcak ikisini de ogreniverirsin..

aglea dedi ki...

aman sakın! lütfen öyle hissetme. tahtaya vurdum bak tam burda. reklamcılara asla güvenmem:)

seyyarat dedi ki...

Ben de diyorum ki Mehmet Hayri yazınca ben okusam bunları göremem kesin.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Ne yani uyduruyor muyum bunları Seyyarat? Ne ayıp yaa.

Eleştirel Günlük dedi ki...

Nicedir kitap okumadigimi yuzume vuruyorsunuz. Sizleri kiskaniyorum...

Bu arada, evet evet reklamci olmayiniz!

seyyarat dedi ki...

Ne desem yanlış anlaşılıyorum. O kadar hüzünlüyüm ki bu kitapları alıp kimsenin görmediği hatta senin bile görmediğim kadar kara şeyler görebilirim.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Sevgili Eleştirel Günlük, galiba istesem de reklamcı olamam artık :)Ama kimse reklamcı olmasın zaten.. Senilita'yı da yürekten tavsiye ediyorum, belki yeni bir okuma döneminin kapısını açar :)

Seyyarat Hanım, şaka yapmıştım ama :(