4 Haziran 2011 Cumartesi

Beş Şehir, kaç rüya, kaç şiir?

Onur Ünlü'nin Beş Şehir'i, yer yer güzel yer yer kopuk yer yer yolunu şaşırmış yer yer şaşırdığı yoldan feraha çıkmış bir film.

Yani Beş Şehir o filmlerden ki, beğenip beğenmediğinizi anlatmaya çalıştığınızda metaforlardan kaçamazsınız. Bazen çiğleşir rüya gibiydi dersiniz mesela. Daha da çiğleşir şiir gibiydi de diyebilirsiniz.

Zaten filmde kahramanlardan biri, "şiir okumadığın belli diyor", kendini anlamadığını düşündüğü güzel kıza. "Ancak şiir okuyanlar anlayabilir bunu". Ben de filmden bir şey anlamadığını, sıkıldığını söyleyen bir başka güzel kıza böyle dedim, "çünkü şiir okumuyorsun".

Ayıptır. Çok fena ayıptır. Arkadaşlara, sevgililere böyle ucuz engeller koymamak gerekir. Filmden anlayan anlatabilmelidir. "Anladım ama söze gelmiyor" hissi doğru olabilir ama kaçak dövüşmektir.

Yıllar önce Kibariye, "mutlu hayat diye bir şey yok zaten, sadece mutlu anlar var" demişti. Beş Şehir'de de mutlu anlar var, mutluluk yok. Mutluluk bulmaya çalışan, şiir diyip rüya diyip kopuklukları kendince bağlamak, tecrübesini kutsal kılmak derdinde.

Ama ben rüya görmeye değil, uyanmaya meyletmek diyorum, daha hakiki diyorum, uyanmaya meyletmek daha hakiki.

Hiç yorum yok: