23 Temmuz 2008 Çarşamba

Mutluluk tutulması

İnsana kendini unutturan haller. (Kendilik, sabit ve orada öyle duran bir öz değil. Kabul. Ama insanın varoluşuna mesafe koyabildiğini ima ediyor böyle bir tanım. Bu imkâna inanmak istiyorum).

Neşeli ve canlıyım. Masa başına oturasım, okuyasım, çalışasım yok. Thomas Bernhard'a bile yeterince ilgi gösteremiyorum (Kendisi fazla ilgiden hoşlanmaz ya, neyse). Odaklanamıyor ve internette gezinip duruyorum. Sonra da dışarı çıkıp arkadaşlarla oturuyorum, güzel kızlardan söz ediyoruz. Onların hoş sohbeti ve havanın yumuşaklığı dünyayı dolduran diri güzelliğin kokusuna karışıyor. İyice hafifliyorum. Rahat!

Fakat bu hale canım sıkılıyor ya da en azından ben canım sıkılsın istiyorum. Zira dertler var, yapılması gerekenler var, yapılması gerekenlerin ahlakı üzerine düşünmek var. Bugüne kadar biriktirdiğim ben, bana bunları söylüyor. Rahat olmaktan, geniş olmaktan ürkmem gerektiğini, yaşama daha çok güvenmenin daha çok körlük anlamına gelebileceğini...

Hep arafta yaşamak herkesin harcı değil lakin.
Kendi kudretime güvenmiyorum...

Tanrım bana bir salıncak.

Hiç yorum yok: