13 Temmuz 2008 Pazar

Facebook fotoları

Facebook'ta milletin ne kadar artiz fotoğraflar koyduğu herkesin malumu. Sanki herkes anasının karnından Holivut starı olarak doğmuş. Herkes pek atılgan, herkes pek derin bakıyor, herkes pek eğlenceli; kısacası herkeste ideal insanda ne arıyorsan hepsi var. (Sizi gidi libido canavarları!).

Ama sürekli kitaplarda ya da eski albümlerde karşılaşılan eski fotoğraflar geliyor aklıma Facebook'takileri görünce. Aile üyeleriyle beraber fotoğraf makinesine öyle melül melül bakan şık giyimli insanlar. Süslenmiş, püslenmişler, özel bir güne gider gibi gelmişler fotoğrafçıya. Ama bakıyorlar işte öyle; iddiasız ve sakin. Artizlikten nasiplerini almamışlar. Çocuklar ürkek, büyükler mahzun. İnsan fotoğrafa girip, çocukların başlarını okşamak, aile babasına "abi üzülmeyin, olur böyle şeyler" demek istiyor.

Ne acayip bir değişim olmuş; tom cruise, nicole kidman derken bir şeyler ne fena içimize işlemiş.

Herkesin artiz olduğu ortamlardan tırsıyorum ben. Herkes artiz olunca konuşulmaz gibi, insan kendini kimseye söyleyemez gibi geliyor. Çok mu muhafazakârım? Ama sana sürekli kendin pazarlatan bir kültürde yaşamak bir hakikat yarılması değil mi yahu, kendini bu denli pazarlamak kendini unutmak değil mi?

(Amanın bu blog bir "Book of Lamentations"a doğru gidiyor; üstelik ilk millenyumun dönümünde değiliz, Van gölü kıyısında hiç değiliz.)

4 yorum:

uydur dedi ki...

Aynası iş değil artık kişinin lafa bakılıyor zira. Şekil içeriği yendi zaar.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

lafa bile değil fotoğrafa bakılıyor :)

Furkan Haydar dedi ki...

Defterinizi benim günlüğüme bıraktığınız yorumdan sonra farkettim.

Bu başlıkta yaptığınız gibi kelimeleri konuşma dilindeki haliyle yazmanız, yazdıklarınız çok parlak şeyler olsa bile bazen benim dikkatimi dağıtıyor; ayrıca yazının içeriğini zayıflatıyor diye düşünüyorum.

Bu bir öneri değil,sadece okurken aklıma takılandır.

http://theadolescent.blogspot.com/

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Teşekkür ederim Furkan. Yazı da, daha doğrusu üslup da, tıpkı kervan gibi yolda düzülüyor. Ben kendimce soyutu gündelik dilde söylemenin yorunu arıyorum. Dilimi esnetmenin, akışkan kılmanın hayalini kuruyorum. Ondandır bu dikkat bozan dağınıklık. Bakalım yaza yaza neye benzeyecek?
Çok sağol.